Ülke olarak en büyük sorunumuzdur bürokrasi...
Yıllarca değiştiremediğimiz tutumlarımız, geleneksel anlayışımız ve reaktif toplum kültürümüz maalesef ki devletin bir çok kademesine de işlemiş durumda.
Bürokratlarımızın yönetişim kavramını içselleştirmemesi, danışman ve müşavir kavramının bilimsel ve eğitsel metodlar yerine kişisel yakınlık derecesiyle belirlenmesi...
Bakanlık genel müdürlüklerinin onyıllarca ahbap çavuş ilişkisiyle doldurulması...
Hemşehricilik kavramının birçok yeri istila etmiş olması...
Yıllarca alışılmış rehavet...
Tüm bu etkenler kabinedeki bakanların önündeki en büyük engeldir.
***
Bu talihsiz durumu bu kabinede de gördük.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli göreve geldiği günden bu yana sistematik bir saldırıya maruz kaldı.
Bakana yönelik itibar suikastı düzenleyenler çeşitli şekilde görülebiliyor.
Göreve geldiği günden bu yana, ilk olarak yıllarca kronikleşmiş tarım sorunlarını Bakan Pakdemirli’ye mal etmeye başladılar.
Şarbonlu hayvan konusuyla manipülasyon yapan gruplar, bunun üzerinden Pakdemirli’yi hedef tahtasına oturtmaya çalıştılar.
Oysa şarbonlu hayvanlar Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre imha edilmiş, Bakan Pakdemirli konunun en sorumlu şekilde takipçisi olmuştu.
Bu saldırı tutmayınca, ekmek fiyatları üzerinden saldırmaya başladılar. O da tutmadı.
Şimdi de ihalesiz et alımı üzerinden başladılar.
***
Bir tv kanalı da boş durmadı tabi... O da sırayı aldı.
Gazetecilikten ziyade manipülasyonlarla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve hükümeti hedef almakla iştigal olan bu yayın kuruluşu, şimdi de Bakan Pakdemirli’yi hedef almaya başladı.
Önce Bakanın iki tv programı arasındaki yoğunluğundan istifade ederek, basın danışmanı üzerinden hedef aldılar.
Yetmedi, sistematik saldırıları Türkiye’nin geçtiği süreçten bihaber şekilde ihalesiz et üzerinden sürdürüyorlar.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bu oyunların bir parçası da yerel yönetimler üzerinden yürütülüyor.
Bakanlık makamının ne olduğunu bilmeyenler, Bakan Pakdemirli’yi İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı gibi lanse etmeye başladılar.
Oysa Bakan Pakdemirli, Türkiye’nin en stratejik bakanlığını yürütmekle beraber, tarımda 50 yıllık birikmiş sorunları çözüme kavuşturmaya çalışıyor, durmadan projeler üretiyor.
Tarım Bakanlığını yıllardır bilirim. Nepotizmin zaman zaman kendini gösterdiği bir bakanlık olmuştur. Bu da siyasi partilerle veya hükümetlerle değil, sosyolojik kavramlarla açıklanabilecek bir konudur.
Bakan Pakdemirli, her bakan gibi bir yandan orada kurumsal bir yapı oluşturmaya çalışıyor. Diğer yandan yurtiçi ve yurtdışı seyahatleriyle bakanlığı en iyi şekilde icra ediyor.
Özetle; bir bakanın üzerine bu kadar sistematik bir şekilde gidiliyorsa, ki bu bakan mevki ve makamlar için eğilip bükülmeyen bir insansa, maddi konuları aşmış, eğitimi ve CV’si ile herkese örnek olmuş, ahlaklı bir insansa bilin ki ülke için doğru hamleler yapıyor.
***
NOT: Fatih Portakal ıvır zıvır konulara fazla takılmamalı. Zira kendisinin geçen ay Bakan Pakdemirli için bir programında sarfettiği “Bakan Bey tabi siyasetten gelmeyen bir bakan” sözünü kimse ''araştırmacı gazetecilik bu mu?'' diye suratına çarpmadı!
Her defasında EGE'li olduğunu ifade eden Sayın Portakal, keşke Sayın Bakan’ı biraz araştırma gayretine girmiş olsaydı...
Eminim siyasetteki başarısını, projeci kişiliğini daha yakından görmüş olup, daha sorumlu bir gazetecilik yapardı.
Gazetecilik kavramının içini de bu kadar boşaltmamış olurdu.
YORUMLAR